detroitli kızıl

şiir üzerine söyleşi notları

    edip cansever'in dediğidir;
    (nerede ne zaman onu da edebiyat tarihçisi düşünsün)

    "1.
    benden veya benim kuşağımdan önce yazılmış şiirleri kendi değerleriyle başbaşa bırakarak araya kesin bir çizgi çizdiğime inanıyorum. bu çizginin başlangıç noktasına, oluşumuna, bugüne gelişine, kısacası belli bir şiir sürecinin ayrıntılarına değinmek istemiyorum.
    oteller kenti, şiirimin vardığı son durak değil elbette. ne var ki, bundan sonra şunu şunu amaçlıyorum da demiyorum. Çünkü amaçlamak, özel olsun, biçimsel olsun şematizmin şiirde geçerli olduğunu kanıtlamak anlamına gelir ki, bu da şiirin özgül işleyişine ters düşer.

    2.
    bireyi toplum içinde somut olarak görünür duruma getirmek, giderek daha da derinlerine inerek, onun içsel dramını kurcalamak cabasındayım.

    3.
    Şiirle düşünmek! yalnızca buna inanırım. Şiirle düşünmenin karşıtı felsefe yapmaktır. felsefe ise şiirin temeli olan imgeyi dışlar. gene felsefe duygusallığa da karşıdır.
    Şu da var: uzun şiirlerimde hiçbir sorunsalı yanıtlamaya kalkışmam. sorular sormaya, bu soruları çoğaltmaya (ama yanıtsız bırakmaya) çalışırım hep. nedeni, yazdıkça bilmediklerime, tanımadıklarıma, daha önce duyup düşünmediklerime rastlarım da ondan. zaten insanın iç dünyasını kesin olarak tanıtlamak demek, saltık insanı yokken var etmek anlamına gelmez mi?

    4.
    büyük büyük sorunlara el atmak şiiri küçültebilir kanımca. (ayrıca büyük sorunlar nedir, küçük sorunlar nedir, bu da başlı başına bir tartışma konusudur.) Örneğin pek yaygın olan hamlet tipini günümüz aydınıyla karşılaştırdığımızda , hamlet'in kişiliğinde daha bir büyüklük ya da derinlik bulabileceğimizi hiç sanmıyorum. Şair yetinmesini bilmeli; büyüklüğü, derinliği dilde aramalıdır.

    5.
    bütün sanatların şiire, şiirin de sanatlara katkısı vardır elbette. Örneğin oteller kenti' nin "sera oteli" bölümündeki düzyazısal şiirler dikkatle okunduğunda görülecektir ki, dizelerden daha yoğun bir dizeler bireşimi ön plana geçmektedir. bu böyleyse, bir düzyazı örgüsü, bir düzyazı dokusu şiiri çerçevelemiyor, bunaltmıyor, onun özgür yapısını kısıtlamıyor demektir.
    uzun şiirlerimdeki öykü öğesine gelince, öyküden çok bir "anlatma" söz konusudur burada da. ayrıca her şiir önünde sonunda (az ya da çok) bir "anlatma" değilse nedir?
    ekleyeyim : sait faik' in "hişt hişt" öyküsünde ne kadar şiir varsa, benim şiirlerimde de o kadar öykü vardır.
    diyebilirim ki, bütün sanatsal türler, şiirin potasında eriyebildiğince, şiirin doğal gereçleridirler.

    6.
    dünya yazınında bütün yazın türleri iç içe geçebiliyor. bizde ise bu tutum yadırganıyor nedense. bence bu karşılıklı trafiği yadsımak, şiirimizi alışkanlıklardan kurtararak çeşitlendirememekten, onu dünya şiirinin süreci dışında düşünmekten başka hiçbir anlama gelmiyor.

    7.
    Şiirlerimdeki kişiler satranç taşlarına benzerler. onlar, düşsel ya da gerçek, bende olup bitenlerin toplamıdırlar olsa olsa.
    gene de...
    Şair kendi özel kişiliğini şiirinin ardında gizlemesini iyi bilmelidir. forster, "yazarın yüzü okuyucunun yüzüne çok yaklaşıyor," der.

    8.
    güzellik düşündürücüdür. bu yüzden de lirizmle hiçbir ilişkim olmadı diyebilirim. "liriği söyleyen kimse, kendi duygulanışının bilincinden çok, duygu anının bilincindedir," der james joyce.

    9.
    oteller kenti'inde yalnızca insanlar insanlara yaklaşıp kopmuyor. onların yedeğinde nesneler de aynı işlemi sürdürüyorlar.
    Üçüncü bölümdeki üç kavas, zaman kavramını ortadan kaldırmakla görevli. acılarını iyi tanıyan bayan sara ise, cin kadehlerinin eşliğinde değişik bir orkestraya katılıyor; "dişi bir İsa gibi" kendi kendini yaşama ya da ölüme çiviliyor. doğrusu iyi bilmiyorum, yaşama mı, ölüme mi? bütün bildiğim bilemediklerimden sızan bir kan gibi kitabı kendi rengine boyuyor.

    10.
    köklerinden aldığı suyun yeterliliğini ya da yetersizliğini bir ağaç ne kadar bilebilirse... "
    (13.10.2007 21:14)

oteller kenti

    "oteller kenti, şiirimin vardığı son durak değil elbette. [..]oteller kenti'inde yalnızca insanlar insanlara yaklaşıp kopmuyor. onların yedeğinde nesneler de aynı işlemi sürdürüyorlar. demiştir şairi, "şiir üzerine söyleşi notları"nda ayrıca...
    (13.10.2007 21:12)

oteller kenti

    bir edip cansever kitabı, imgesi. güzeller güzeli.
    o'nun için her otel bir kent,
    her kent bir oteldir gibi gelir bana ya, neyse...
    (13.10.2007 21:06)

yalnız bir opera

    "mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim"

    bir şair bir (hatta iki) başka şaire, bu kadar mı güzel selam eder laf arasında!
    (13.10.2007 21:02)

her ile şeyi ayıralım kampanyası

    dahi anlamındaki "de"leri ayrı yazmayanlar da tahtanın önünde tek ayak üstünde beklesin bence.
    bir sonraki adım bu olabilir, evet.
    (13.10.2007 20:48)

amerikan rüyası

    istinye'deki amerikan konsolosluğu yakınında,
    vize için vesikalık çeken fotoğrafçının adıdır.
    pek manidar olmuş...
    (13.10.2007 20:43)

iki gönül bir olunca samanlık seyran olur

beni anlama

    "beni anlamaz
    anlamaz, niye anlasın
    anlaşılmak! -değil mi ama- sanki kimsenin olamaz" **
    (09.10.2007 22:24)

ahmet güntan

    "sevgilim bu sonbahar günlerinde
    nadir olan bir şey yok gibidir"
    (09.10.2007 17:37)

damat ferit pasa

    resmi tarihin kadrolu vatan haini.
    vahdettin gibi tıpkı, evet, o da...
    (09.10.2007 17:16)

kan kalesi

    son günlerde kafamda dönüp duran bir şiire getirdi bu başlık beni gene;

    "hayber kalesi içinde kaçak yapılaşmaya yok mu bir dur diyecek
    var!

    peki kan kalesi mukimlerine tapu dağıtmak için
    törene ne gerek var
    yavrucuğum, bizim üç oda bir salon evimiz
    davetsiz misafirlere monitörden kim o demeye mecalimiz var
    medeni cesaretimiz var: onlar burdan taşınalı çok oldu" **

    evet, o/nlar bur'dan taşınalı çok oldu...
    (09.10.2007 14:33)

nef i

    şehr-i istanbul'da adının verildiği bir semt olmamasından
    ismet özel'in [türk = müslüman] denklemine giden bir yol bulduğudur.
    yolu tarif et derseniz, bilemem, ben buraların "yabancı"sıyım...

    (bkz: ben türk dediysem eğer)
    (bkz: yabancı)
    (09.10.2007 13:43)

ismet özel

    "bana soru sor artık
    beni kurtarma, konuştur
    beni yaz geceleri patlayan sağnaklara bağışla." *
    (09.10.2007 13:31)

yer gösterici

    "yergöstericilerin de bir annesi olmuştur
    iççamışırlarını ruhuyla doldurmuştur

    kravatla aynı desen göğüs cebi mendilleri
    bir toplum sırf bu yüzden ölmüş olabilir mi"*
    (09.10.2007 13:12)

sayfa: 1-2-3-4...-42

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.